hoPPaLApaSam
06ofkalfasi
Çok geçmeden , barış konferansı başladı. 5 Ejder Lordu’na bir saygı göstergesi olarak Aetheric Kalkan indirildi ve Lordlar uzlaşma için büyük yapıya davet edildi. O birkaç dakika bir ömür gibi geçti. Lejyonerlerimin gözlerine baktım ve inancımızın bizi önlerinde ,şimdi bile, dize getirmek isteyen bu yaratıklarla aynı masaya oturacak kadar zayıf olmasının getirdiği güvensizliği ve öfkeyi gördüm. Konuşmak için en güvendiğim yüzbaşımın yanına gittim ve birden her şey değişti. Bağışmalar , kargaşa , isyan… Balaurlardan biri düşmüştü ve Lord Asphel , öfke dolu gözlerle , savaşmaya hazırdı.
Balaurlar saldırdı. Aetheric kalkanın tekrar oluşturulması için Sİel ve Israphel’e haykırıyorduk , ancak bizi –tekrar- yüz üstü bıraktılar. Kargaşanın içinde Kule’yi savunmak için birlikte hareket edemediler. Balaurların pençe ve silahları Kule’yi parçalamaya başladı.
Israphel’in suçluluk dolu ifadesini hatırlıyorum. Lord Asphel ve Daeva lejyonlarını kuzeye gönderdi , Siel ise Ariel ve onunkileri güneye gönderdi. Tek bir umut vardı. 2 ye bolunup Kule’nin uçlarında çabalamak. Empyrean Lordları Kule’nin çöküşünü engellemek için ellerinden geleni yapacaklardı.
Çabuk davrandık. Ancak Güneydekiler – şimdi biliyoruz ki – öyle yapmadılar.
Birden dünyamız karanlığa çekilmişti ve Kule’nin ışığı görülemez olmuştu. İnsanlar çığlık çığlığa koşuşturmaya başladılar.
O anı dünmüş gibi hatırlıyorum. Gökyüzüne bakıp Kule’nin sönük ışığının aydınlattığı parçalarının düştüğünü gördüğümü hatırlıyorum. Üzerime doğru büyük bir parça gelirken oracıkta donup kaldığımı hatırlıyorum. O günü çok iyi hatırlıyorum. O gün , Daeva olmanın getirilerinden birini –ölümsüzlüğü- keşfettiğim gündü.
Uyandım ve dünyamıza bir göz attım. Atreia 2 ye bölünmüştü , aşağıdaki kısım güçlü bir ışık huzmesinin içindeyken bizimkisi soğuk karanlığa gömülmüştü.
Barış konferansı sona ermişti.
Balaurlar saldırdı. Aetheric kalkanın tekrar oluşturulması için Sİel ve Israphel’e haykırıyorduk , ancak bizi –tekrar- yüz üstü bıraktılar. Kargaşanın içinde Kule’yi savunmak için birlikte hareket edemediler. Balaurların pençe ve silahları Kule’yi parçalamaya başladı.
Israphel’in suçluluk dolu ifadesini hatırlıyorum. Lord Asphel ve Daeva lejyonlarını kuzeye gönderdi , Siel ise Ariel ve onunkileri güneye gönderdi. Tek bir umut vardı. 2 ye bolunup Kule’nin uçlarında çabalamak. Empyrean Lordları Kule’nin çöküşünü engellemek için ellerinden geleni yapacaklardı.
Çabuk davrandık. Ancak Güneydekiler – şimdi biliyoruz ki – öyle yapmadılar.
Birden dünyamız karanlığa çekilmişti ve Kule’nin ışığı görülemez olmuştu. İnsanlar çığlık çığlığa koşuşturmaya başladılar.
O anı dünmüş gibi hatırlıyorum. Gökyüzüne bakıp Kule’nin sönük ışığının aydınlattığı parçalarının düştüğünü gördüğümü hatırlıyorum. Üzerime doğru büyük bir parça gelirken oracıkta donup kaldığımı hatırlıyorum. O günü çok iyi hatırlıyorum. O gün , Daeva olmanın getirilerinden birini –ölümsüzlüğü- keşfettiğim gündü.
Uyandım ve dünyamıza bir göz attım. Atreia 2 ye bölünmüştü , aşağıdaki kısım güçlü bir ışık huzmesinin içindeyken bizimkisi soğuk karanlığa gömülmüştü.
Barış konferansı sona ermişti.