Foruma hoş geldin, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

OynFrm Reklam Alani OynFrm Reklam Alani
OynFrm Reklam Alani OynFrm Reklam Alani

Diplomatik Terimler

MorFin Çevrimdışı

MorFin

09ofoyuncu
Katılım
18 Kas 2020
Mesajlar
219
Tepkime puanı
14
Puanları
18
Şube
Ankara
- Abandon : Tabi ya da kazanılmış kaklardan vazgeçmek

- Abandonded matter: Terk edilmiş mülkiyet 'Çeşitli sebeplerle başka bir ülkeye yerleşmiş olan göçmenlerin geride bıraktıkları mülkleri ve bu mülklere ilişkin uluslararası hukuk hükmü

-ABC weapons : ABC silahları (Atomic, Biological, Chemical Weapons

-Abdicate : Yöneticilikten, sahip olduğu makamdan, hükümdarlıktan çekilme

-Abnegate : Ülkeden ayrılmak

-Abolish : Yürürlükten kaldırmak, fesh etmek *

-Abolition of privileges : Ayrıcalıkları iptal etme, imtiyazlara son verme *

-Abrogative Article : Yürürlükten kaldırmayı gerektiren madde

- Absence Of Majority : Çoğunluğun sağlanamamış olması *

- Absolute Majority : Salt çoğunluk *

- Absolute Minority : Mutlak azınlık *

- Abstain : Çekimser kalmak *

- Abstract : Özet

- Abuse of right : Hak ihlali *
işareti olan kelimeler geçmiş yıllarda Bakanlık sınavında çokça geçen kelimeler içerisinde yani kullanımıyla sıkça karşılaşılan önemli kelimeler.

Abundance : Bollu, refah içinde yaşamak

- Abuse : Kötüye kullanmak, ihlal etmek *

- Acceptance : Memnuniyetle kabul etme, onaylama *

- Accessible : Elde edilebilir, ulaşılabilir

- Accession : a) Bir başkanın göreve gelmesi

b) Bir partiye üye olma

-Accession criteria : Katılım kriterleri *

-Accession partnership : Katılım ortaklığı *

-Acclamation: Oy birliği ile seçim

-Accomodate : Uygun hale getirmek

-Accomplish : Tamamlamak, başarmak

-Accord : Anlaşma, uzlaşma (yalnız bu treatyden daha düşük geçerliliği olan anlamında) *

-Accredition : Elçi gönderme ya da atama *

-Accuracy : Doğruluk, kesinlik

-Accusation : Suçlama

-Acquire : Ele geçirmek, kazanmak *

-Acquired Nationality : Kazanılmış vatandaşlık (doğum ve kan gibi unsurlara bağlı olmama) *

-Act : Senet (Devletlerarası ilişkilerde imzalanan bir antlaşma hükmü , karar) *

-Assembly : Meclis

-Additional Articles : Ek, tamamlayıcı maddeler


Additional Ballot: Ek oylama

Additional İtems : İlave konular

Additional Protocol : Ek protokol

Address a speech : Konuşma yapmak, beyanat vermek

Adequacy : Uygunluk, yeterlilik

Adhere : Girmek, katılmak, üyesi olmak

Adherence : Katılma, girme, üyesi olma

Adhesion act : Katılım anlaşması

Adjourn a sitting : Oturumu ertelemek

Adjustment of borders : Sınırların ayarlanması

Administering power : Yönetim yetkilerine sahip olmaktan kaynaklanan yaptırım gücü

Administrative Arrangement :İdari düzenleme

Admit : Üstlenmek, kabul etmek / Bir kuruluşa ya da örgüte üye olmak

Adopted decisions: Üzerinde anlaşmaya varılmış karar

Adverse interests : Çatışan çıkarlar

Adversely effect: Ters etki

Advisory commissions: Danışma komisyonları

Advisory jurisdiction : Tavsiye kararı (Genel anlamda uluslararası bir mahkemenin ya da BM Güvenlik Konseyi gibi yasal kurumların verdiği bağlayıcı olmayan ama ilgili sorun konusunda yol gösterici hükümler içeren karar)

Advocate: Bir fikrin tarafını tutan, savunmasını yapan

Aegean dispute : Ege Sorunu

Affected regions: -den etkilenmiş bölgeler

Affiliation : Ortaklık, üyelik

Affirmative Reply : Olumlu cevap, onaylayıcı yanıt

Afrasia : Afrasya ( Kuzey afrika ile Güneybatı Asya Bölgesine verilen isim)

African Union : 2002 Temmuzunda kurulan ve 53 Afrika bölgesini biraraya getiren bölgesel örgüt Afrika Birliği

Advisory Group For Aerospace Research and Development : Havacılık- Uzay Araştırma ve Geliştirme Danışma Grubu

Agenda : Gündem

Agenda setting : Gündem belirleme

Aggression : Saldırma, taarruz

Aggreation : Gönderilen elçiyi kabul etme

Aggravated Circumstances : Ağır koşullar

Baath Party : Baas Partisi (Orta Doğu siyasetinde büyük etkisi olan Arap Miliyetçisi sosyalist part)

-Back the motion : Önergeyi desteklemek

-Background : Arka plan, geçmiş

-Background of the candidate: Adayın özgeçmişi

-Backwash : Bir olay bittikten sonra da devam eden etkisi ve buna yönelik tepkiler

-Bad paper : Sahte para (Bu kelime çok önemli )

-Baghdad Pact : Bağdat Paktı

-Baku-Ceyhan Pipe Line : Bakü Ceyhan Boru Hattı

-Balance of payments : Ödemeler dengesi

-Balance of power : Güç dengesi

-Balance of trade: Dış Ticaret Dengesi

-Balanced Manner : Dengeli bir tarzda davranma

-Balanced element ( force ) : Dengeleyici unsur

-Balkan Entente : Balkan Antantı (sene 1934 : ))

-Ballot : Oy

-Bargain : Pazarlık yapmak, siyasi pazarlığa girişmek

-Battle : Savaş, muharebe

-Beg for : İstemek, dilemek

-Behaviour : Tavır, tutum

Benefit : Yarar, fayda, menfaat

Benelüx : Benelüx ülkeleri (Belçika, Hollanda, Lüksemburg) )) Khannnn ))

Berlin Wall: 1961 yılında Batı Berlin ile Doğu Berlini birbirinden ayırmak için inşa edilen ve 1989 yılında Doğu Blokunun çekilmesine kadar Soğku Savaşın açık sembolü olan duvar

Beyond controversy : Tartışmasız

Beyond the shadow of doubt : Hakkında en küçük bir kuşku olmaksızın

Biannual : Yılda 2 defa

Bilateral Agreement : İkili anlaşma

Bilateral relations : İkili ilişkiler

Bill: Kanun tasarısı, yasa önergesi

Bill an budget allocations : Bütçe kanunu

Binding and valid : Bağlayan ve geçerli

Biological warfare : Biyolojik savaş

Black Market : Karaborsa

Blackmail : Şantaj yapmak

Brain Drain : Beyin göçü

Brain washing : Beyin yıkama

Breakdown of negotiations : Görüşmelerin kesilmesi

Bring about: Meydana gelmek, sebep olmak (başımızın derdi phrasaller))

Bring to conclusion : Sonuçlandırmak

Budget : Bütçe

Budget Appropriations : Bütçe ödenekleri

Build up opposition block : Muhalif bir cephe oluşturma

Building decisions : Yapıcı kararlar

By election : Ara seçim (anayasada ne çektim bundaan)

By turns : Nöbetleşe

By virtue : Gereğince, hükmünce





Cabinet : Bakanlar Kurulu, hükümet

-Cabinet Crisis : Hükümet Krizi

-Call upon : İstemek, rica etmek

-Campaign : Sefer, harekat, askeri operasyon

-Camps of refugees : Mülteci Kampları

-Cancel : İptal etmek, ertelemek

-Candidacy : Adaylık

-Candidate : Aday

-Capability üç, kudret

-Capital Sentence : İdam cezası

-Capitulate: Teslim olmak, taviz vermek

-Carnage : Katliam

-Carry onto international platform : Uluslararası platforma taşımak

-Case parties : Siyasal bir anlaşmazlıkta rakip olan taraflar

-Cash resources : Maddi kaynaklar

-Casualty : Zaiyat, şehit, ölü

-Cease fire agreement : Ateşkes Antlaşması

-Census : Nüfus sayımı

-Central Authority : Merkezi otorite

-Chair : Başkanlık makamı

-Challenge : Meydan okumak

-Chamber: Daire, oda, resmi konut

-Change of government : Hükümet değişimi

-Charitable institution: Hayır kurumu

-Cheat : Dolandırmak

-Checks and balances (seperation of powers) : Kuvvetler ayrılığı

-Chiefly : Belli başlı, başlıca

-Circular : Genelge, yönerge

-Circuit : Tur, sefer, görev gezisi

-Citizen : Vatandaş

-Citizenship : Vatandaşlık

-Civil Defense : Sivil savunma

-Civil Law: Medeni Kanun

-Civil Servant : Memur

-Civil service : Kamu Görevi

-Civil status: Medeni durum

-Civilization: Medeniyet, uygarlık

-Claim: İddia etmek, hak talep etmek

-Classification: Sınıflandırma

-Clause : Şart, koşul, anlaşma maddesi

-Clause of adhesion: Katılım koşulu

-Clear up : Açıklamak, aydınlatmak

-Closing statement (address) : Kapanış konuşması

-Coalition government : Koalisyon hükümeti

-Code of conduct : Davranış ve protokol kuralları

-Co-education : Karma eğitim

-Coequal : Denk, rütbesi eşit

-Coersive measures : Baskı yapmaya yönelik önlemler, zorlayıcı tedbirler

-Collapse : Çökmek, yıkılmak (İkiz Kulelere yapılan saldırı sonrası BBC nin gözde kelimesi))

-Colleague : İş arkadaşı, siyasal olarak muadil

-Combat : Savaşmak, dövüşmek (Mortal Combattan asla unutulmazz))

-Combat operation : Askeri operasyon

-Combine : Birleştirmek

-Combined efforts : Ortak çabalar

-Come into force : Yürürlüğe girmek **** (sınavlarda fazlasıyla çıkan bir phrasall)

-Come into power: İktidara gelmek

-Come out : Ortaya çıkmak, yayılmak ***(yine önemli bir phrasal)

-Come to end : Sona ulaşmak

-Commission of Human Rights: İnsan Hakları Komisyonu

Commitments of negotiations: Müzakerecinin taahhütleri

-Committee: Komite, kurul, heyet

-Common action: Ortak hareket

-Common Currency: Ortak para

-Common customs tariff: Ortak gümrük tarifesi

-Common External Trade policy: Ortak Dış Ticaret Politikası

-Common Goal : Ortak hedef

-Common Ground for Discussion : Tartışmanın ortak paydası

-Common market: Ortak pazar

-Communal Subversions : Toplum içindeki değişik gruplar arasında meydana gelen ayrılık

-Community : Topluluk

-Compare : Mukayese etmek

-Compensation: Tazminat

-Compete: Rekabet etmek

-Competence : Yetki, güç, iktidar

-Competent organes : Yetkili makamlar

-Complementary protocol: Tamamlayıcı Protokol

-Comprehensive: Geniş kapsamlı

-Compromise : Uzlaşma, fikir birliği

-Concentration Camp : Toplama kampı

-Concern (to all it may) : İlgililere

-Concession: Taviz, ödün

-Conclude : Bitirmek, sonuçlandırmak

-Concurrence : Oy birliği

-Confess: İtiraf etmek

-Confident of: -den emin, -ya güvenir

-Confidential: Gizli (Bakanlığın favori kelimesi))

-Confirmation: Onaylama, tasdik etme

-Confusion: Şaşırtma, yanıltma

-Conflict of interest: Çıkar çatışması

-Conjuncture: Belli bir zaman dilimi içinde belli bir olayı, eylem ya da etkinliği çevreleyen şartların tümü

-Consecutive İnterpretation: Simultane Tercüme)

-Consecutive Meetings: Art arda yapılan seri toplantılar (art arda kpss türkçe bölümünün yazım yanlışları konusunun banko örneğidir)

-Conservative Parties: Muhafazakar partiler

-Consensus: Konsensus, fikir birliği

-Conspirancy : Komplo, gizli plan (Mel Gibson Julia Roberts Conspirancy Theory Komplo Teorisi burdan unutmayın)

-Constituent Assembly : Kurucu Meclis

-Constitution: Anayasa

-Constructive Conversation: Yapıcı görüşmeler

-Consultant : Müsteşar, danışman

-Consultation : İstişare, müzakere

-Contemporary : Çağdaş, modern

-Contract: Sözleşme, mukavele

-Convention: Sözleşme, kural koyucu nitelikleri bulunan çok taraflı anlaşma

-Convocate a meeting: Toplantıya davet etmek

-Cooperation: İşbirliği

-Coordination: Koordinasyon

-Co-partner : İş ortağı

-Copenhagen Criteria : Kopenhag Kriterleri

-Counter attack : Karşı atak

-Council of ministers: Bakanlar Kurulu

-Counterpart : Denk, muadil

-Criteria : Kriter, ölçüt

-Custody: Koruma, himaye (Vize başvurularında sıkça karşılaşılan kelime)

-Custom tariff: Gümrük tarifesi

-Cycle: Dönem, çağ

-Cyprus problem (dispute) : Kıbrıs Sorunu (İşte asla unutamayacağımız kelime bu))

Defeat: Yenmek, galip gelmek

-Defective Ballet : Geçersiz Oylama

-Defence Policy: Savunma politikası

-Deficiency: Eksiklik, yetersizlik

-Deficit: Gelir ve giderler arasındaki olumsuz fark

-Delay : Ertelemek

-Delegate: Delege

-Demand (v): Hak iddia etmek, istemek

-Demarcation line: Sınır çizgisi

-Democrative Aspects: Demokratik göstergeler

-Deny: Reddetmek

-Department: Bölüm,servis

-Dependence: Bağımlılık

-Destruction: Yıkma, harap etme

-Determination: Belirleme, anlaşma

-Development: Kalkınma

-Development Process: Kalkınma süreci

-Developing 8. Group : D8 (gelişmekte olan 8 islam ülkesi ki bunlar Türkiye,Mısır,Endonezya,İran,Malezya,Nijerya,Bangladeş ve Pakistandır) Birgün biz de G8 olacağız inşallah))

-Dam : Baraj

-Damage : Zarar, hasar

-Damn : Yasadışı ilan etmek, lanetlemek (amerikan filmlerinin gözde cümlesi 'God Damn You)))))'

-Date : Tarih, çağ

-Date of effect : Yürürlük tarihi

-Day to day pronouncemenets: Günü gününe açıklama

-Deal : Anlaşma, sözleşme

-Deal with: İlgilenmek, alakadar olmak, ele almak

-Debate (v): Tartışmak, müzakere etmek

-Decade: 10 yıl

-Deceive: Aldatmak, kandırmak

-Decisive: Kararlı , azimli (yani hepimiz))

-Decisively: Kesinlikle, muhakkak

-Declaration: Bildirge

-Diary: Gündem, ajanda

-Dichotomy: İhtilaf, fikir anlaşmazlığı, bölünme (işteee çınlar kulaklarr affirmed senin bana izahına göre iyi ile kötü, doğru ile yanlış, güzel ve çirkin arasındaki birbirini çeken zıtlık))

-Differ: Farklılaşmak, benzememek

-Difficulties: Zorluklar, güçlükler

-Dilemna: İkilem, çıkmaz

-Dinner Dress: Smokin))

-Diplomacy: Diplomasi

-Diplomatic Bargaining: Diplomatik pazarlık

-Diplomatic İmmunities: Diplomatik dokunulmazlıklar

-Diplomatic and supplementary previleges: Diplomatik ayrıcalıklar ve imtiyazlar

-Direct Democracy: Doğrudan Demokrasi

-Directive: Yönerge, talimat

-Directorate General: Genel Müdürlük

-Disaccord: Uyuşmazlık, anlaşmazlık (Disagreement ile aynı!!!)

-Disangagement: Bağlarını koparma, savaşa son vermek

-Disannual: Geçersiz kılmak, iptal etmek

-Disapproval: Onaylamama, reddetme

-Disarmament: Silahsızlanma

-Discharge: Sorumluluktan kurtulma, görevine son verme

-Disclaim: Hakkından vazgeçmek, reddetmek

-Discrepency: Tutarsızlık, çelişki

-Discrimination : Ayrımcılık (ki bu kelime Türkiye'de en çok sexual bağlamında kullanılıyor))

-Discussion(debate): Tartışma

-Disfranchise: Vatandaşlık hakkından mahrum etmek

-Disintegration of the Soviet Union: Sovyetler Birliği'nin parçalanması

-Dislocation: Ayrılma, bölünme

-Dismissal: Kovma, uzaklaştırma

-Disobey: İtaat etmemek, başkaldırmak

-Display: Açıklamak, açığa vurmak

Dissent: Muhalefet etmek, karşı fikirde olmak

-Dissenter opinion: Muhalif görüş

-District: Bölge, sınır

-Disturbance: Toplumda karışıklık, kargaşa

-Diversity of views: Görüşlerin çeşitliliği, farklılığı

-Divide and rule (policy): BÖL VE YÖNET ))) politikası

-Docket (agenda): Meclis ya da kurulun bir günde yapacağı işleri gösteren liste

-Document: Belge, liste

-Domination: Egemenlik, hakimiyet

-Dodecanes: 12 adalar

-Draft: Yasa tasarısı

-Draw attention: bir şeye dikkati çekmek

-Due process of law: Kişisel hakları korumak şartıyla bir kimsenin yasal anlamda suçlu olup olamdığını belirleme süreci

-During the considered period : Belirlenmiş süre zarfında

-Duty free: Gümrükten muafiyet

-Early election: erken seçim

-Eastern question: Şark meselesi (doğu sorunu)

-Economic Crisis: ekonomik kriz

-Economic Development: Ekonomik gelişme

-Economic Growth: Ekonomik gelişme

-Economic Sanctions: Ekonomik yaptırımlar (vakti zamanında İtalyan ürünlerine koyduğumuz ambargo en güzel örnek)

-Effective: Geçerli, yürürlükte

-Election: Seçim

-Electoral quotient: Salt çoğunluk

-Electrorate: Seçmen

-Embassy: Elçilik

-Elimination: Eleme, bertaraf etme

-Emigrant: Göçmen

-Emeute: İsyan, ayaklanam

-Emigration: Göç etme

-Emphasize: Vurgulamak, önemle belirtmek (paragraf sorularının baş kelimesi)

Encaenia: Anma töreni

-Encircle: Kuşatmak, çevrelemek

-End justifies means: Hedefe giden her yol mübahtır (biraz makyavelist takılalım))

-Endorsement: Onaylamak, uygun bulmak

-Enemy state: Düşman ülke

-Energy resources: Enerji kaynakları

-Enfranchisement of woman: Kadına seçme ve seçilme hakkı verilmesi (ATAMIN ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLİYORUZ!!!)

-Engaged efforts: -ye yönelik gayretler

-Enlargement: AB genişlemesi

-Enosis: Malum enosis malum Yunanlı komşular)

-Enounce: Resmen ilan etmek, bildirmek

-Ensign: Bayrak

-Entry into force: Yürürlüğe girmek (come into effect ile aynı))

-Equal basis: Eşit temelde, eşit temel üzerinde

-Equilibrium: Eşitlik, denklik, adalet

-Equipment: Teçhizat, donanım

-Era: Dönem, çağ, devir

-Establisment of their own independent state: Kendi bağımsız devletini kurma

-European Commission of Human Rights: Avrupa İnsan Hakları Komisyonu

-European Court of Human Rights: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

-European Union: Avrupa Birliği

-European Union Law: Avrupa Birliği Hukuku

-Except as otherwise provided: Aksi öngörülmediği takdirde

-Excessively: Aşırı şekilde, abartarak

-Exhaust internal authoroties: İç hukuk yollarının tüketilmesi

-Expansion strategy: Genişleme stratejisi

-Expectation: Beklenti, ümit

-Expiration: Bitme, sona erme

Exploitation of man by man: İnsanın başka bir insan tarafından sömürülmesi

-Explore appropriate guarentees: Yeterli güvenceyi almak

-Explosion: Patlama, infilak

-Explosive devices: Patlayıcı maddeler

-Explosive problems of world poverty: Dünyada her geçen gün büyüyen fakirlik problemi

-Export: İhracat

-Express concern: Kaygılarını ifade etmek

-Expropriation: Kamulaştırma,müsadere

-Expulsion: Koruma, uzaklaştırma

-Ex-Soviet Republics: Eski Sovyet Cumhuriyetleri

-Extend an invitation: Davet etmek

-Extended consultations: Uzun zamana yayılmış görüşmeler

-Extension of delay: Tanınmış olan müddetin bitimini biraz daha erteleme

-Exterminate: Yok etmek, kökünü kazımak (bir nevi soykırım!)

-External customs tariff: Dış gümrük tarifesi

-External İnfluence: Dış etki

-External Relations: Dış ilişkiler

-Extremily: Uç noktada, aşırı

-Face to face meeting: Yüz yüze görüşme

-Faciliate: Kolaylaştırmak, çabuklaştırmak

-Facts speak for themselves: Gerçek kendini gösteriyorr) Her Zamannn))

-Failure: Başarısızlık

-Fair: Adil, yasalara uygun

-Faith: Güven, inanma

-False money: Sahte para

-Famine: Kıtlık, ideoloji

-Fatherland: Anavatan

-Favourable Conditions: Uygun koşullar
Feasible: Akla yatkın, uygun

-Federal State: Federal devlet

-Fees : Harçlar, vergiler

-Fellow traveler: Üyesi olmadığı halde bir partinin ideolojisini benimseyen ve destekleyen kimse

-Fight against terrorism: Terörle mücadele

-Figures(data): Rakamsal veriler

-Fill the seat : Koltuğu doldurmak (Türkiye'de bir nevi milli mücadele))

-Final agenda: Nihai gündem

-Final clauses: Son hükümler

-Financial crisis: Mali kriz

-Financial implications: Mali etkiler, mali yansımalar

-Financial support: Finansal destek

-Findings: Bulgular, hükümler

-First and foremost: İlk önce, her şeyden önce

-First priority: İlk öncelik

-Fixed exchange rates: Sabit kurlar

-Flag: Bayrak

-Floathing rates: Dalgalı kurlar

-Flows of population: Nüfus patlaması

-Focus: Odaklanmak, bir noktaya toplanmak

-Food aid: Gıda yardımı

-Forbidden zone: Yasak bölge

-Forecast: Tahmin, beklenti

-Foreign Capital: Yabancı sermaye

-Foreign Delegations: Dış Temsilcilikler

-Foreign İntervention: Dışarıdan müdahele

-Form of government: Hükümet biçimi


-Forward plannings: İleriye dönük planlar

-Framework: Çerçeve, çalışma alanı

-Franchise: Oy verme hakkı

-Free market economy: Serbest pazar ekonomisi

-Free movement of persons: Serbest dolaşım

-Free movement of goods: Malların serbest dolaşımı

-Free of duties: Gümrük vergisinden muaf olma

-Free port: Serbest liman

-Free trade: Serbest ticaret

-Freedom of worship : İbadet özgürlüğü

-French Revolution: Fransız Devrimi

-Friction of views: Görüşlerin farklılığı

-Fulfil its responsibilities: Sorumluluklarını yerine getirmek

-Full candidate: Tam üye

-Full participation: Tam katılım

-Functional immunities: Görev dokunulmazlığı

-Fundamental rights of freedoms: Temel hak ve özgürlükler

-Gap: Fikir ayrılığı, ihtilaf

-General Amnesty: Genel af

-General Assembly: Genel Kurul

-General Elections: Genel Seçim

-General trends: Genel eğilimler, toplumsal yönelim

-Genocide: Soykırım

-Geopolitic: Jeopolitik

-Geopolitical Concept: Jeopolitik görüş

-Give Account of: Açıklama yapmak, bir şeyin hesabını vermek

-Give mandate to: Yetki vermek ve sorumluluğu devretmek


Gibralta: Cebelitarık Boğazı

-Global Threat: Global tehdit

-Globalisation: Küreselleşme

-Goal: Hedef, amaç

-Good: Mal, ürün

-Good and due form: Şekil ve mevzu açısından

-Goodwill ambassador: İyi niyet elçisi

-Government house: Hükümet binası, başbakanlık

-Government reshuffle: Hükümet değişikliği

-Govern: Yönetmek, idare etmek

-Goverment party: İktidar partisi

-Grant in aid: Devlet yardımı

-Greatest majority: Büyük çoğunluk

-Gross national product: Gayri safi milli hasıla

-Growth: Gelişme, büyüme

-Growth rate: Gelişme oranı

-Guidelines: Tüzük, kural

-Gulf Crisis: Körfez krizi

-Habitat: Beşeri yerleşim, ikametgah

-Hague Conferences: Lahey konferansları

-Hammer out a difficulty: Anlaşmazlığı gidermek

-Handicap: Engel, mani

-Harmonisation: Uyum

-Headline: Başlık, gazete manşeti

-Headquarter: Karargah, genel merkez( Hatırlayın X Files dan headquarter of CİA))

-Head attention: Dikkat kesilmek

-Hegemony: Bir devletin diğerleri üzerinde belirgin bir üstünlük kurması

-Hesitate: Tereddüt etmek, şüpheye düşmek

-Highest priority: En büyük öncelik

Highly indepted poor countries: Ağır borç yükleri altındaki fakir ülkeler

-Highly disputed issues: Üzerinde en fazla tartışılan konular

-Hijack: Uçak ya da başka bir taşıtı silah zoruyla kaçırmak

-Hinterland: Bir devletin gerideki toprakları, iç bölgeleri ( bu arada coğrafyadan bir hatırlatma hinterlandı en dar olan liman Antalya)))

-Hit and run: Vur-kaç (savaş ya da çatışmada düşman birliklerine ani saldırıp geri çekilme (sosyal yaşamda da işe yarıyor)))

-Hold further talks: Yeni görüşmeler yapmak

-Hold the conference: Konferans düzenlemek

-Holder of diplomatic bag: Diplomatik görevi sahibi kişi (Tüm aday meslek memuru arkadaşlar için))

-Holocaust: Katliam, ırk ayrımı

-Home rule: Özerk yönetim(autonomy)

-Honor his commitment: Verdiği sözü tutmak

-Host country: Ev sahibi ülke

-Hostage: Rehine, tutuklu

-Hostilities status: Savaş hali

-Human rights: İnsan hakları

-Human rights abuse: İnsan hakları ihlali

-Humanitarian Aid: İnsani yardım

-Hunger: Açlık, kıtlık

-Hyprocrisy: İkiyüzlülük (diplomaside olduğu gibi özel hayatta da en kötü meziyettt))))))

İdeal: İdeal, gaye, amaç

-İdentity of interests: Ortak çıkarlar

-İdle: Temelsiz, gerçeklere dayanmayan (argoda desteksiz))

-İgnorant: Cahil, bilgisiz, kaba

-İntention: Niyet

-İMF: Uluslararası Para Fonu

-İmmigrant: Göçmen

-İmmixion: İçişlerine karışma

-İmmunity: Dokunulmazlık

-İmpartiality: Tarafsızlık

-İmplementation: Uygulama, hayata geçirme

-İmperative: Zorunlu, gerekli

-İmport: İthalat

-İmposition: Dayatma, yükümlülük

-İmpression: İzlenim

-İmproper use of public money: Halkın parasının uygunsuz bir şekilde kullanılması

-İmprovement: İlerletme, geliştirme

-İn all its parts: Tüm yönleriyle

-İn the meantime: Bu esnada

-İnadequacy: Yetersizlik, noksanlık

-İnalienable rights: Devredilemez haklar

-İnapplicable: Uygulanamaz

-İncentive: Teşvik edici, özendirici

-İncident: Olay, hadise

-İnclude an item: Bir madde eklemek

-İncome: Gelir

-İncompatibility: Anlaşmazlık, uyuşmazlık

-İncompelence: Yetersizlik, ehliyetsizlik

-İncrease: Büyütmek, çoğaltmak

Veeeee

-İndependence: Bağımsızlık (The İndependence Day den hatırlayınn))))

İndigenous populations: Bir ülkenin yerli nüfusu

-İndirect democracy: Dolaylı demokrasi

-İndoctrination: Aşılama, beyin yıkama

-İndustrial revolution: Sanayi Devrimi

-İndustrialization: Sanayileşme

-İnefficiency: Verimsizlik, yetersizlik

-İnfiltration: Sızma, gizlice sokulma

-İnflation: Enflasyon

-İnflexibility: Katılık, sıkı sıkıya bağlılık, azimm))

-İnformation media: İletişim araçları

-İnfrastructure: Altyapı

-İnherent right to life: Temel yaşama hakkı

-İnitial round of enlargemenet: Genişlemenin ilk aşaması

-İnitiate: Açılış yapmak, üyeliği kabul etmek

-İnnocence: Masum, suçsuz, yasal (Enigma Return To İnnocencedan hatırlayınn))))

-İns: İktidardakiler, yöneticiler

-İnsoluble: Çözümsüz sorun

-İnpection: Teftiş, denetleme

-İnspiration: Esin, ilham (şu günlerde daha çok çalışmamız için gereken enerjiyi veren itici güç))

-İnstability: İstikrarsızlık, dengesizlik

-İnstanteneous: Ani, ansızın

-İnstitute effective actions: Etkili önlemler almak

-İnstitutional arrangement: Kurumsal düzenlemeler

-İnstitutionalization: Kurumsallaştırma (tekerleme misali))

-İnstruction: Emir, talimat

-İnsure: Güvence vermek, temin etmek

-İntelligence Service: Haber alma servisi

-İnterdependence: Karşılıklı bağımlılık

-İnterest: Çıkar, fayda

Veeeeeeeeeee

-İnternal Affairs: İçişleri (Ama bizim yönümüz nereyee tabiki Dışişleri)))

-İnterference: Müdahele, araya girme

-İnterim: Geçici

-İntermediate goods: Ana mallar

-İnternal market: İç pazar

-İnternal regulations: İç yönetmelikler

-İnternal waters: İç sular

-İnternally displaced people: Ülke içi mülteci

-İnternational convent: Uluslararası sözleşme

-İnternational initiative: Uluslararası girişim

-İnternational monetary fund: Uluslararası para fonu

-İnternational recognition: Uluslararası tanınma

-İnternational relations: Uluslararası ilişkiler

-İnternational sanctions: Uluslararası yaptırımlar

-İnternational strait: Uluslararası boğaz

-İnternational trade: Uluslararası ticaret

-İnternee: Savaş esiri

-İnterpellation: Gensoru

-İnterpret: Bir dilden başka dile çeviri

-İnterpretation of treaties: Anlaşmaların yoğunlaşması

-İnterrupted: Yarıda kesilmiş, tamamlanmamış

-İntervention: Karışma, müdahele

-İnterview: Röportaj


-
İntroduce draft resolution: Karar tasarısı sunma

-İnvasion: İstila, akın, saldırı

-İnvest: Yatırım yapmak

-İnvited country: Ev sahibi ülke

-İnvoke: Yürürlüğe girmek

-İnvolvement: Karışma, müdahele

-İron Curtain: Demir perde

-İrrevelant: İlgisiz, alakasız

-İrrevocable: Feshedilemez, değiştirilemez

-İslamic movements: İslami hareket

-İslamist currents: İslami akımlar

-İssue: Sorun, mesele

-İtems of the agenda: Gündem maddeleri

-Join up: Asker olmak, orduya katılmak

-Joint approach: Ortak yaklaşım

-Joint declaration: Ortak bildiri

-Joint undertaking: Ortak proje

-Jurisdiction: Yetki, görev

-Jurisdictional immunity: Yasal dokunulmazlık

Justice: Adalet

-Justify: Haklı çıkarmak

-Kashmir issue: Keşmir sorunu

-Keep currently informed: Sürekli bilgi edinmek

-Keep the matter under review: Dikkatle izlemeyi sürdürmek

-Kellog-Briand Pact: 1928'de kabul edilen ve uluslararası silahsızlanmayı öngören sözleşme

-Key disputes: Başlıca sorunlar

-Key of the situation: Meselenin anahtarı, çözüm yolu

-Kidnap: Kaçırmak, fidye için alıkoymak

-Knowledge: Bilgi, malumat

-Knuckle under: Teslim olmak

-Kosovo Force: Kosova barış gücü

-Kosovo İssue: Kosova sorunu

-KDP: Kürdistan Democratic Party (Kürdistan Demokratik Partisi ki Mesut Barzani partinin lideridir)

-Labour: Çalışma, iş, emek

-Labour force: İşgücü

-Lack of majority: Herhangi bir oylamada çoğunluğun sağlanamaması

-LAİCİSM: LAİKLİK

-Land: Memleket, ülke

-Landlocked: Denize kıyısı olmayan kara ülkesi

-Lap: İktidar

-Large scale: Geniş kapsamlı

-Latter: Zaman olarak daha sonra meydana gelmiş olan

Veeeeeeeee

-Lausanne Agreement: Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923)

Lawful: Kanuni

-Lawless: Yasadışı, kanunlara aykırı

-Lead up: -ye neden olmak, -ya yol açmak

-Leader of the opposition: Muhalefet lideri

-Leadership: Yöneticilik, liderlik

-Leading: Başlıca,belli başlı

-Least developed countries: Az gelişmiş ülkeler

-Legal adviser: Hukuk danışmanı (kardeşim reeves)))

-Legalization of documents: Belgeleri tasdik etme

-Legislate: Yasama, kanun yapma

-Legislative assembly: Yasama meclisi, parlamento

-Legitimate: Yasal, kanuni

-Liberation movements: Bağımsızlık hareketleri

-Liberty: Özgürlük, bağımsızlık

-Link: Bağ, bağlantı

-Littoral states: Kıyı devletleri

-Local administration: Yerel yönetim

-Long term: Uzun vadeli

-Lost of credibility: Güven kaybı

-Maastricht Agreement: Maastricht Antlaşması

-Magnitude: Büyüklük, önem

-Maintenance: Sürdürme, devam ettirme

-Majority opinion: Çoğunluk görüşü

-Management: Yönetim, idare

-Manner: Yöntem, tarz

-Market: Pazar

-Market price: Piyasa fiyatı

-Martial law: Sıkıyönetim

-Martyr: Şehit

Veeeeeeee alanım

Mass media: Kitle iletişimi))))

Matter of fact: Olgu, vaka

-Mean: Araç, vasıta, yöntem

-Meddle in domestic affair: Bir devletin içişlerine karışma

-Meeting: Toplantı, oturum

-Middle East question: Ortadoğu sorunu

-Mid-term: Orta vade

-Migration: Göç

-Migrant workers: Göçmen işçiler

-Military base: Askeri üs

-Military zone: Askeri bölge

-Minimum price: Asgari fiyat

-Minister: Bakan

-Ministry: Bakanlık

-MİNİSTRY OF FOREİGN AFFAİRS: DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI AHH AHHHHHH)))

-Minor party: Azınlık partisi

-Minority: Azınlık

-Misconduct: Kötü yönetim

-Misinterpretation: Yanlış yorumlama

-Misunderstand: Yanlış anlamak, yanlış yorumlamak

-Misuse: Suistimal, kötüye kullanma

-Mobilization: Seferberlik

-Modernization: Çağdaşlaşma, modernleşme

-Monetary unit: Para birimi

-Monopoly: Tekel

-Montreux Convention: 20 Temmuz 1936'da imzalanan Montrö Antlaşması

-Monument: Anıt, heykel

-Most appropriate: En uygun, geçerli

-Motion of confidence: Güven oylaması

-Move an amendment: Değişiklik önerisinde bulunmak

Veeeeeeeeeeeeeeeeeeeee

-Motivation: Motivasyonnn yani en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyyyy))

Multicultural: Çok kültürlü

-Multifaced problem: Çok yönlü sorun

-Multilateral: Çok taraflı, çok uluslu

-Multinational: Çok uluslu

-Mutual guarantees: Karşılıklı güvence vermek

-Nation: Millet, ulus

-National: Ulusal

-National anthem: Ulusal marş

-National assembly: Ulusal meclis

-National boundaries: Ulusal sınırlar

-National income: Ulusal gelir

-National interest: Ulusal çıkar

-National power: Ulusal güç

-National security: Ulusal güvenlik

-National self determination: Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı

-National unity: Ulusal birlik

-Nation's verdict: Halkın kararı, kamuoyunun kanaati

-Navy: Donanma

-Negociate: Müzakere etmek

-Negotiant: Müzakereci

-Neighbouring countries: Komşu ülkeler

-Neutrality: Tarafsızlık

-New round of talks: Yeni tur görüşmeler

-Nominate: Aday göstermek

-Nominee: Aday

-Non committal: Çekimser, tarafsız

-Non member state: Üye olmayan ülke

-Non intercourse: Bir devletin başka bir devlet ile diplomatik ve ticari ilişkilerini kesmesi

-Non self governing countries: Kendi kendini yönetemeyen ülkeler

-Notice, notification: İlan, bildirim, duyuru

-Nuclear free: Nükleer silah ve maddelerden arındırılmış toprak

-Nuclear installation: Nükleer tesisler

-Obey: İtaat etmek, boyun eğmek

-Object: Muhalefet etmek, karşı gelmek

-Objection: İtiraz, ret

-Obligation: Yükümlülük, zorunluluk

-Obligatory: Gerekli, zorunlu

-Oblivion: Af, genel af

-Obvious: Apaçık, aşikar

-Occasion: Fırsat, vesile, sebep

-Occupy: İşgal etmek, zapt etmek

-Off the record: Gayri resmi olarak, yayınlanmaması kaydıyla

-On equal footing: Eşit zeminde, eşit koşullarda

Veeeeee

-Open up to the world: Dünyaya açılmak

Opening of the debate: Tartışmanın açılması, tartışmayı başlatma

-Opening sitting: Açılış oturumu

-Opinion: Görüş

-Opinion matter: Görüş meselesi

-Opportunity (occasion): Fırsat, vesile

-Opposition parties: Muhalefet partileri

-Oppressive regimes: Baskıcı rejimler

-Order of priority: Öncelik sıralaması

-Ordinary session: Olağan oturum

-Organ (unit): Heyet, idari birim

-Original members: Asil üyeler

-Outlines (headlines): Taslak, ana hatlarıyla belirleme

-Outlooks: Bakış, görüş tarzı

-Overlook: Gözden kaçırmak, dikkatinden kaçmak

-Overseas countries ve territories : Deniz aşırı ülke ve topraklar

-Overthrow: İktidardan düşmek

-Own resources: Öz kaynaklar

-Ownership of land: Toprak mülkiyeti

Palestine Question: Filistin sorunu

-Paraphrase: Açıklama, açıklık

-Participation: Katılım

-Parlimentary regime: Parlamenter rejim

-Partly: Kısmen, bir dereceye kadar

-Partnership: Ortaklık

-Pass the amendment: Herhangi bir yasa maddesindeki değişikliğin parlamentodan geçmesi

-Pay special attention: Özel bir önem vermek

-Pay tribute: Kutlamak, onurlandırmak

-Peacemaking: Ara bulma, uzlaştırma

-Penetrate: Nüfuz etmek, etkisi altına almak

-People's assembly: Halk meclisi

-Per annum: Her yıl yapılan

-Per annum session: Yıllık olağan toplantı

-Per capita real income: Kişi başına reel gelir

-Periodic review: Periyodik kontrol

-Periodical publications: Periyodik yayınlar, gazete ve dergiler

-Permanent seat: Daimi üyelik

-Perspective: Görüş, öngörü

-Persuade: İkna etmek

-Petition: Dilekçe

-Phase: Evre, safha

-Pipeline: Boru hattı

-Place of honour: Şeref konuğu

-Place of residence: Resmi konut

-Plot: Suikast düzenlemek

-Point of view: Bakış açısı

-Political rights: Siyasal haklar

-Policy: Politika, siyaset

-Political asylum: Siyasi sığınma

-Political believes: Siyasi inançlar

-Political circles: Siyasi çevreler


Political regime: Siyasal rejim

-Political rights: Siyasi haklar

-Political solidarity: Siyasal dayanışma

-Political solutions: Siyasal çözümler

-Political system: Siyasi sistem

-Politician: Siyasetçi

-Poll: Oylama, oy verme

-Polling stations: Oy merkezleri

-Poor image: Olumsuz imaj

-Population exchange: Nüfus değişimi, mübadele

-Population explosion: Nüfus patlaması

-Pose a threat: Tehdit oluşturmak

-Position: Mevki, konum

-Postpone: Ertelemek, geciktirmek

-Potentials: İmkanlar, olanaklar

-Power sharing: İktidar paylaşımı

-Precendition: Önkoşul, önşart

-Prediction: Beklenti, tahmin

-Predominance: Hakimiyet, üstünlük

-Prefer: Öncelik tanımak, tercih etmek

-Prejudice: Önyargı, peşin hüküm

-Preparation stage: Hazırlık dönemi

-President: Cumhurbaşkanı

-Press conference: Basın konferansı

-Presumption: Olasılık, ihtimal

-Prevail: Yürürlükte olmak

-Previously: Önceden, daha önce

Prime Minister: Başbakan

-Privacy: Mahremiyet, özel

-Private conversation: Özel ya da dışa kapalı görüşme

-Privatization: Özelleştirme

-Privilege: Ayrıcalık, imtiyaz

-Probability (expectation): Olasılık, ihtimal

-Proclamation: Halka duyurma, resmi olarak açıklama

-Production: Üretim

-Proficiency: Ustalık, beceriklilik

-Progress: İlerleme, gelişme

-Prohibition: Yasaklama, men etme

-Prominent: Önemli, tanınmış

-Promulgate: Resmi olarak duyurmak (ki bu kelime proclamationla çok benzer)

-Proposal: Önerge, teklif

-Prospect: Beklenti, olasılık

-Prosperity: Refah, zenginlik


Prove: Onaylamak

-Provide with: Temin etmek, donatmak

-Province: Eyalet, şehir

-Provisional: Koşullu, şarta bağlı

-Public: Halk, kamu

-Public aids: Devlet yardımları

-Public indeptments: Devlet borçları (ne kadar aşinayız dimi))

-Public opinion: Kamuoyu

-Public order (public peace): Kamu düzeni, asayiş

-Publication: Yayın

-Pullback: Askeri kuvvetleri geri çekme

-Purpose: Amaç, gaye

-Put into effect: Yürürlüğe koymakkk(intimm editörüm demiştim sana bu phrasal her yerde diye))

-Qaeda: El- Kaide örgütü

-Qualification: Nitelik, yetenek

-Quite so: Elbette, kuşkusuz

-Racial discrimination: Irk ayrımcılığı

-Raise a question: Konuyu gündeme getirmek

-Reactionary: Gericilik, tutuculuk

-Reactive: Etkinleştirme, faak hale getirme

-Reassurance: Güvence vermek

-Receiving state: Ev sahibi ülke

-Recession: Gerileme, durgunluk

-Recognition: Tanıma

-Reconstruction: Yeniden inşa etme

-Reduction: Azaltma

-Refrain: Kaçınmak, alıkoymak

-Refuge: İltica

-Rejection: Reddetme, kabul etmeme (Amerikan Sineması avukatlarının meşhur sözüü))

-Relationship: İlişki

-Remission: Muafiyet

-Renewal: Yenileme

-Representation: Temsil etme


Reprisal: Misilleme

-Republic: Cumhuriyet

-Reservation: Çekince)

**** I have reservations about going on holiday with all those noisy children****

-Residence: Mesken

-Resignation: İstifa, çekilme

****I had to accept his resignation from the political party****

-Resistance: Direniş, karşı koyma

-Resolution process: Karar alma süreci

-Resolutions: Resmi karar

-Restrain: Engellemek, alıkoymak

-Restrict: Sınırlandırmak, kısıtlamak

****I haven't much times so I shall restrict myself to the important details****

-Retreat: Geri çekilme

-Revise: Gözden geçirmek

-Revolt: İsyan etmek, ayaklanmak

-Right of asylum: Sığınma hakkı

-Rule out: Hükümsüz kılmak

****We can rule out the possibility of murder in this case because the door was locked from the inside****

-Ruling party: İktidar partisi

Sacrifice: Fedakarlık, özveri

-Sanction: Müeyyide, yaptırım

-Saticfactory: Tatminkar, memnuniyet verici

-Scarcity: Kıtlık

-Schedule: Planlamak, program yapmak

-Seal: Mühürlemek, damgalamak, onaylamak (Ünlü Blue şarkısından hatırlayın signed, sealed, delivered Im yours)

-Seat: Yer, makam, koltuk

-Secretary General of the UN: BM Genel Sekreteri

-Security: Güvenlik

-Self confidence: Özgüven

-Self abnegation: Özveri, fedakarlık

-Self defence: Meşru savunma

-Self determination: Kendi kaderini tayin

-Self sufficiency: Kendine yeterlilik

-Sentence: Hüküm, karar

-Session: Oturum, celse

-Settlement: Uyuşma, uzlaşma, anlaşma

-Shortage: Açık, noksanlık, eksiklik

-Short-dated: Kısa süreli, kısa vadeli

-Similarity: Benzerlik, yakınlık

-Situation: Durum, vaziyet

-Society: Toplum, cemiyet

-Solution: Çözüm, halletme

-Sovereignty: Egemenlik

-Specification: Şartname, ayrıntılar, teferruat

-Spread: Yayılmak

-Stand by: Desteklemek, arka çıkmak

Stability: İstikrar

-Stand by: Desteklemek, arka çıkmak

-State: Devlet

-State visit: Resmi ziyaret

-Statement: Açıklama, beyanda bulunma

-Statue: Yasa, kanun, yönetmelik

-Strengthen: Güçlendirmek, takviye etmek

-Stress: Vurgulamak, önemle belirtmek

-Submit: Onayına sunmak, arz etmek

-Suggest: Önermek, teklif etmek

-Summit: Doruk, zirve

-Supplementary: Ek, ilave, tamamlayıcı

-Support: Destek, takviye

-Take a stand: Tavır takınmak, tutum belirlemek

-Take advantage: Avantaj elde etmek

-Take into account: Hesaba katmak

-Target: Hedef, amaç

-Territory: Ülke, memleket

-Topic subjects: Önemli konular, önemli maddeler

-Treaty: Antlaşma

Troop: Askeri birlik

-Try to have influence: Nüfuz edinmeye çalışmak

-Turning point: Dönüm noktası

-Unanimity: Oybirliği (son günlerin moda kelimesi)

-Umconfirmed news: Doğruluğu keisnleşmemiş haber

-Unconstitutional: Anayasaya aykırı

-Underdeveloped countries: Az gelişmiş ülkeler

-Underestimate: Küçümsemek, önemini azımsamak

-Underline: Önemle vurgulamak

-Underlying causes: Ardındaki sebep

-Understanding: Anlayış, kavrayış

-Undertake: Üstlenmek, bir şeyin sorumluluğunu almak

-Unemployment: İşsizlik

-Unexpected: Beklenemdik, umulmadık

-Unfair: Haksız, adaletsiz

-Unification: Birleştirme

-Union: Birlik

-Unprecedented scale: Daha önce görülmemiş boyutta

-Update: Güncelleme

-Uprising: Ayaklanma, isyan

-Urbanization: Şehirleşme, kentleşme

-Urgency case: Acil durum, olağanüstü durum

-Use up: Tüketmek, bitirmek

-Useless: Yararsız, faydasız

-Utility: Fayda, yarar
 

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın yada üye olun!

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın veya kayıt olun!

Kayıt ol

Forumda bir hesap oluşturmak tamamen ücretsizdir.

Şimdi kayıt ol
Giriş yap

Eğer bir hesabınız var ise lütfen giriş yapın

Giriş yap

Tema düzenleyici

Tema özelletirmeleri

Grafik arka planlar

Granit arka planlar